3 Temmuz 2010 Cumartesi

sessizlik

12 sene sonra aynı mezarlıkta buluştular.Kasım'ın 25'iydi ve Salı'ydı günlerden. Yağmuru seviyordu kadın en çok, yürümeyi ıslanmayı, sonra yüzünü yağmura çevirmeyi. Başını yukarıya kaldırdığında ağzına ve gözlerine yağmur damlacıkları düşüyordu. Aldırış etmeden gözüne düşen damlalara hala başı yukarıdaydı. Oysa kadın ne zaman ağlasa yağmur yağıyordu. Yağmur yağıyordu kadın ne zaman ağlasa. Aslında başını yukarıya kaldırmasının tek nedeni de buydu. Gözyaşları belli olsun istemiyordu. Kendinden saklıyordu ağladığını, güçsüzlüğünü ve zayıflığını inkâr ediyordu. Ta ki aynaya bakana dek.

Oysa 12 sene evvel, biri vardı hayatında. Yağmur yağdığında şemsiye açıyordu o zamanlar. Eski sokaklarda buluşuyorlardı. Öyle bilindik yerlerde değil. Galata'da herhangi bir sokağın, herhangi bir evin önünde. Kimi zaman bir camiinin avlusunda yahut bir kilisenin içinde. Hiç bilmedikleri yere çağırıyorlardı birbirlerini. Adam yada kadın buluşmak isteyen taraf hangisiyle kendi bile bilmiyordu gideceği yeri. Ve buluşacakları gün, gideceği adresi saatlerce arıyordu.

Birgün Karaköy'de Arap Camii'nin avlusunda ki Mesmele Bin Melik'in mezarı önünde sabah ezanı okunduktan sonra görüşmek üzere sözleştiler. Önce adam girdi içeri. 1293 senelik camii'nin içine girdiğinde in cin top oynuyordu. Camiinin avlusundaki banklara oturdu. Bir çift güvercinden başka etrafta kimsecikler yoktu. Az sonra avlunun girişinden ayak sesleri gelmeye başladı. Adam ayağa kalkıp seslerin geldiği girişe doğru yürürken arkasından bir el omzuna dokundu. Kadın gelmişti. Adam şaşkınlık ve hayretler içinde sesin avlu girişinden geldiğini ama O'nun arkasında nasıl belirdiğini sordu. Kadın biraz sustu ve sonra "Ben senin gideceğin yerden geliyorum" dedi. Olanlara bir anlam veremedi adam. Söylediklerinden birşey anlamadı.

Kadın adamın elinden tuttu. Ve bir mezarlığa gittiler. Adam şaşkınlığı üzerinden geçmemişti henüz ve " Neden buradayız?" diye sordu. Kadın yine bir süre sustu ve sonra " Sen benim gittiğim yere geldin" dedi. Adam yine birşey anlamazken sessizliği kadın bozdu. "Başını kaldır" dedi. "Kaldır başını, başını kaldır, kaldır.. kaldır." adam o sırada başını kaldırdı ve başı birşeye çarptı. Yavaş yavaş olduğu yerden çıktı. Ve etrafına baktı. Kalabalık birileri ağlıyordu. Kardeşini gördü,önce annesini arkadaşlarını ve diğerlerini. Adam hayretler içinde "Neredeyim ?" dedi.

Kadın yine sessiz kaldı bir süre ve "Başını sağa çevir ve oku" dedi. Adam kadının dediğini yaptı ve gördükleri karşısında tek kelime bile edemedi. Başını çevirdiği yerde bir mezar vardı. Ve mezarın mermerinde kendi adı yazıyordu. Yanında ise kadının adı.

12 sene önce ölen kadının adı. Adam çaresizce "şimdi ben öldüm mü?" diye sordu. Kadın alışık sessizliğinin ardından "ben sensiz ne kadar yaşadıysam, sende benimle o kadar ölüsün" dedi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder